Previous Page  112 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 112 / 417 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (125)

Hasan DURSUN

111

ancak imtiyaz sözleşmesinin idari sözleşme sayılması durumunda

imtiyaz sahibi tarafından yürütülen kamu hizmetinde, kamu hiz-

metinin sonul sorumlusu olan İdarenin yakın gözetim ve denetimi

söz konusu olacak ve bu denetim kamu düzenini sağlama amacıyla

İdarenin özel faaliyetler üzerinde yaptığı kolluk denetimini aşmış ve

içselleştirilmiş bir denetim niteliğini kazanacaktır. Örneğin tipik bir

faaliyet olan lokanta işletmeciliğinde İdarenin denetimi kolluk dene-

timiyle sınırlı iken, bir imtiyaz sözleşmesinde İdarenin imtiyaz sahibi

üzerinde uyguladığı denetim, çok daha geniş ve öze yönelik bir dene-

tim niteliği taşır.

54

İmtiyaz sözleşmelerini özel hukuka tabi tutarak bu sözleşmeler

bakımından doğacak uyuşmazlıklarda adli yargının görevli kılınması

da isabetli olmamıştır. Gerçekten de idari sözleşmelerin kapsamı içe-

risine imtiyaz sözleşmeleri bakımından idari yargının görevli kılın-

ması işin doğası gereğidir. Nitekim 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü

Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; “Tahkim yolu

öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlık-

lar hariç, kamu hizmetlerinden birisinin yürütülmesi için yapılan ida-

ri sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara iliş-

kin davalar” bakımından görevli yargı yerinin idari yargı yeri olduğu

açıkça belirtilmiştir. Bu bağlamda Günday’ın İdarenin sözleşmeden

tek yanlı işlemleri iptal davasına konu yapılabilmekte, buna karşın,

sözleşmenin mali hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmaz-

lıklara ilişkin davalar ise tam yargı davası olarak nitelendirilebilir.

55

İdari yargıda geçerli olan gerek iptal davaları gerekse tam yargı

davaları özel hukuk davalarından önemli ölçüde farklılık göstermek-

tedir. Her şeyden önce iptal davalarında amaç, idarenin hukuka uy-

gun hareket etmesini sağlamak olup İdarenin sözleşmeler alanında

olsa bile hukuka uygun olarak hareket etmesinde herkesin yararı bu-

lunmaktadır. Öte yandan Danıştay’ın yaptığı gibi tam yargı davasını

tazminat davaları olarak düşünüp tazminat davalarını da özel hukuk-

taki edim davalarına benzetmek doğru değildir. İptal davaları gibi

tam yargı davaları da nesnel bir nitelik taşımaktadır. Zira nesnellik

yalnızca davanın tazminata ilişkin sonucunun kimi ilgilendirmesiyle

54

Krş. Ulusoy, Kamu Hizmeti, s. 31.

55

Bkz. M. Günday, İdare Hukuku, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir 2003, s. 275.