

TBB Dergisi 2016 (125)
Hasan DURSUN
121
kem kararlarının temyiz ve tenfizi bakımından tam anlamıyla bir
kargaşa ve karmaşa yaratmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere 4501 sa-
yılı Kanun’un yürürlükte bulunan 6. maddesine göre bu kanunda hü-
küm bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ile
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunu’nun
(MÖHUK) tahkimle ilgili hükümleri uygulanacaktır. Buna göre kamu
hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan ya-
bancılık unsurunu içeren uyuşmazlıklar dışında kalan uyuşmazlık-
ların tahkim yoluyla çözümlenmesi sonucunda verilmiş olan hakem
kararlarının temyizi ve tenfizi, HMK ile MÖHUK’a tabi olacaktır. Bir
başka deyişle, bu tip hakem kararlarına karşı 4686 sayılı Kanun’un 15.
maddesine göre yalnızca asliye hukuk mahkemesinde iptal davası açı-
lamayacaktır. Bu kararlar, 6100 sayılı HMK’nın 439. maddesine göre
tahkim yerindeki mahkemede iptal davasına konu olabilecek, iptal
davası hakkında verilen kararlara karşı ise Yargıtay’da temyiz yoluna
başvurulabilecek, temyiz yoluna başvurulması ise iptal davası hak-
kında verilen kararın icrasını durdurmayacaktır.
Az önce belirtildiği üzere 4501 sayılı Kanun’un yürürlükte bulu-
nan 6. maddesinin saklı tuttuğu bir başka kanun, MÖHUK’tur. MÖ-
HUK bağlamında eğer bir hakem kararı, yabancı bir kanunun otoritesi
altında verilmiş, diğer bir deyişle, yabancı hakem kararı vasfını taşıyor
ise, 5718 sayılı MÖHUK’un 51. maddesine göre tenfiz talebiyle asliye
hukuk mahkemesine başvurulabilecek, 57. maddesine göre ise tenfiz
isteminin kabulü veya reddi yönünde verilen kararların Yargıtay’da
temyizi talep edilebilecektir. Bu durum tam anlamıyla bir kargaşa ve
karmaşa doğuracaktır.
Gerçekten de 4686 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının 3.
bendinde, 4501 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi-
nin yabancılık unsurunu tanımlayan hüküm neredeyse aynen tekrar-
lanmıştır.
70
Bu çerçevede 4686 sayılı Kanun’un koyduğu ölçüte göre
70
Neredeyse aynen tekrarlanan bu düzenlemelerin Türkçe dilbilgisi kuralları açısın-
dan başarılı olduğu da söylenemez. Daha açık bir deyişle, 4628 sayılı Kanun’un 2.
maddesinin 1. fıkrasının 3 numaralı bendinde yabancılık unsurunun oluşması ko-
şulu olarak “tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşmeye taraf olan
şirket ortaklarından (!) en az birinin yabancı sermayeyi teşvik mevzuatına göre
yabancı sermaye getirmiş olması veya bu sözleşmelerin yapılmasının gerekli ol-
ması” aranmaktadır. Her şeyden önce bu bendin Türkçesini anlamak kabil değil-
dir. Bendin metninden kimin yabancı sermaye getirmesinin gerekli olduğu anlaşı-