

TBB Dergisi 2016 (125)
Hasan DURSUN
129
me
84
faaliyetleri gibi doğal kaynak ve servetlerin işletilmesi ancak be-
lirli süreli imtiyaz sözleşmesi
85
yoluyla özel kesime bırakılabilir.
Kamu hizmetinin kurulması veya işletilmesinin özel hukuk söz-
leşmeleriyle özel kesime bırakılması ise işin doğasına aykırı olduğu
gibi idari yargının görev alanına haksız bir sınırlandırma anlamını
taşır. Bir kere kamu hizmetlerinin yürütülmesi bakımından yapılan
sözleşmeler “özel hukuk sözleşmesi” kapsamına alınsa bile sözleşme-
nin karşı âkidine kamu gücüne dayanan kimi yetkilerin tanınması ka-
çınılmaz olduğu gibi hizmetin düzeni ve istikrarlı bir biçimde yürü-
tülmesi bakımından İdareye denetim ve gözetim yetkisinin tanınması
da kaçınılmazdır. Bu hususlar ancak imtiyaz sözleşmesi ile kararlaştı-
rılabileceğinden, aksine bir deyişle, özel hukuk sözleşmesinin doğası,
söz konusu yetkilerin tanınmasına olanak tanımayacağından kamu
hizmetlerinin özel hukuk sözleşmeleri ile yürütülmesi işin doğasına
aykırıdır.
netimi altında genellikle çok uzun süreli bir idari sözleşme uyarınca özel hukuk
kişilerince yürütülmesidir. Restore et-işlet-devret usulü imtiyaz sözleşmesinin
sayılan tüm niteliklerini taşımaktadır. Kanun koyucu bir başka yeraltı kaynağı
olan yeraltı suları bakımından ise kira yöntemini öngörmektedir. Bu bağlamda
16.12.1960 tarih ve 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun’un 4. maddesinin
3. fıkrasında; kuyu açan kimsenin, bulunan suyun ancak kendi faydalı gereksi-
nimlerine yetecek miktarını kullanmaya yetkili olduğu, bu miktarı aşan sular ile
sulama, kullanma ve işlenerek veya doğal haliyle içme suyu olarak satılmak üzere
çıkarılan yeraltı sularının, Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan yerlerdeki kaynak sularının il özel idarelerince kiraya
verileceği belirtilmiştir. Kiralama usulü ancak Hazinenin özel mülkiyetinde bulu-
nan kaynaklar bakımından geçerli olabileceğinden Devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunan yerlerdeki kaynak sularının kiraya verilmesi doğru değildir. Bu
bağlamda doğal kaynak ve servetlerin işletilmesi bakımından en doğru ve etkili
yöntem imtiyaz sözleşmesidir. Burada yapılan açıklamalardan kanun koyucunun
doğal kaynak ve servetlerin işletilmesi bakımından açık ve net bir tutumunun bu-
lunmadığı anlaşılmaktadır.
84
Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen 9.12.1994 tarih ve E. 1994/43, K.
1994/42-2 sayılı kararında da belirtildiği üzere elektrik üretebilmek için doğal ser-
vet ve kaynakların ya yerinde kullanılması ya da onlardan yerinde yararlanılması
gerekir. Bu yüzden elektrik üretimi faaliyetleri de Anayasa’nın 168. maddesinin
kapsamına girer.
85
Maden, petrol ve elektrik işleri gibi enerji alanları kamu hizmeti olmasına karşın
imtiyaz sözleşmesi dışında tutulmasının iki temel nedeni bulunmaktadır. Bunlar-
dan ilki, “imtiyaz” sözcüğünün “kapitülasyonlar” ile çağrışım yapması; ikincisi
ise başta Anayasa olmak üzere konu ile ilgili yasal düzenlemelerde öngörülmüş
bulunan “usul” kurallarının dışlanması arzusudur. Krş. Tan, Kamu Hizmeti İmti-
yazından “Yap-İşlet-Devret” Modeline, s. 318-319.