

TBB Dergisi 2016 (125)
Hasan DURSUN
139
Biz bu görüşlerden Esplugas’ın görüşlerine büyük ölçüde katıl-
maktayız. Bu bağlamda yazarın yapmış olduğu anayasal kamu hiz-
metlerinin üçe ayrılmasını benimsemekte, ancak, ikinci tip anayasal
kamu hizmetlerinin devletin tekelinde olmadığı için özel sektöre dev-
redilebileceği şeklindeki görüşlerine tam olarak katılamamaktayız.
Zira ikinci tip anayasal kamu hizmetlerinden vergi toplama, para bas-
ma gibi kamu hizmetleri devletin egemenlik yetkisinden doğmakta
ve bu hizmetlerin özel sektöre devredilmesi ülkenin “egemen” (sove-
reign) olduğunun inkâr edilmesi anlamına gelmektedir. Bu çerçevede
adalet hizmetleri, polis, ordu gibi kamu düzeni ve güvenliğini
105
sağla-
yan birinci tip anayasal kamu hizmetleri ile diploması ve siyasi sığın-
ma kabul istekleri gibi devletin diğer devletler karşısında bağımsızlık
ve egemenliğini gösteren üçüncü tip anayasal kamu hizmetlerinin
hiçbir şekilde özel sektöre devredilmeyeceği esası benimsenmelidir.
İkinci tip anayasal kamu hizmetlerinden ise ancak devletin egemenlik
yetkisiyle ilgisi olmayan (eğitim, enerji, sağlık, sosyal güvenlik) gibi
daha çok sosyal, iktisadi-ticari ve mali yönü ağır basan hizmetlerin
özel sektöre devredilebileceği esası benimsenmelidir. İmtiyazla ilgili
105
Yukarıda belirtildiği üzere Ulusoy her tür anayasal kamu hizmetinin özel sektöre
devredilebileceğini, aksi takdirde uygulamada köy korucuları tarafından yürütü-
len ulusal güvenlik hizmetlerinin, özel güvenlik kuruluşları ve banka kollukları
tarafından yürütülen kamu düzeninin sağlanması hizmetlerinin ve tahkim yoluy-
la adalet hizmetlerinin özel kişilere gördürülüyor olmasının açıklanamayacağı
görüşünü savunmaktadır. Kanımızca yazarın bu görüşü isabetsizdir. Zira bir kere
yazarın ilkelerden yola çıkarak uygulama hakkında yorum yapması gerekirken
tam aksine uygulamadan yola çıkarak sonuçlara varması ve söz konusu sonuçları
doğru kabul etmesi isabetli olmamıştır. Gerçi özel güvenlik kuruluşları ve banka
kollukları tarafından yürütülen hizmetlerde anayasaya aykırı bir durum bulun-
mamaktadır. Çünkü bu kolluklar icrai bir karar alamamakta ve kamu düzenini
sağlamakla değil belirli alanlarda kamu düzeninin sağlanmasında resmi kolluk
görevlilerine yardımcı olmaktadırlar. Yine söz konusu kolluklar resmi kolluk gö-
revli ve makamlarının yakın gözetimi ve denetimi altında çalışmaktadırlar. Öte
yandan tahkim yoluyla adalet hizmetlerinin özel kişiler tarafından görülmesinde
de anayasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır. Zira ayrıksı bir durum olan
tahkim yoluna kural olarak ancak tarafların “dava konusu” (müddeabih) üze-
rinde tasarrufta bulunabildikleri durumlarda, bir başka deyişle, gayrimenkulün
aynına ilişkin uyuşmazlıklar dışındaki malvarlığına yönelik uyuşmazlıklarda gi-
dilebilir. Kamu hizmetlerinde tahkim yoluna başvurulması, 13 Ağustos 1999 ta-
rihinde Anayasa’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında yapılan değişiklikle olanaklı
hale gelmiştir ki tahkime geniş çaplı olarak başvurulabilmesini öngören bu deği-
şikliğin eleştirisi yukarıda ayrıntılı bir şekilde yapılmıştır. Ancak köy korucuları
tarafından güvenlik hizmetlerinin yürütülmesi Anayasa’nın 128. maddesinin 1.
fıkrasına açıkça aykırıdır. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. H. Dursun, Adli Bi-
rimlerde Görülen Yolsuzluklar ve Alınması Gereken Karşı Önlemler,
TBB Dergisi,
Sayı 61, 2005, s. 410 vd.