

216
Götürü Tazminat Kavramına Bir Bakış
bu miktarı aşan kısmının yükünü sözleşmenin zarara uğrayan tarafı-
alacaklı taşımak durumunda kalır. Böylelikle borçlu da en başından
en fazla ne oranda tazminat ödemesi gerekeceğini bilir.
75
Götürü taz-
minat ediminin değerinin üst limit olarak belirtildiği bu anlaşmalar
aynı zamanda sorumsuzluk anlaşmaları olarak karşımıza çıkar. Bu
durumda, TBK m.115-116 hükümlerinin emredici uygulaması günde-
me gelecektir.
76
3. Mutlak (Aksi İspat Edilemeyen) Götürü Tazminat
Mutlak götürü tazminat anlaşması, tarafların götürü tazminat
edimini mutlak şekilde istenebilecek tek değer olarak kararlaştırdıkla-
rı, bir başka deyişle, taraflara kararlaştırılan bu götürü miktarın aksini
ispat etme imkanının tanınmadığı anlaşmadır.
77
Kararlaştırılan götürü
miktar her iki taraf açısından da sabit ve değiştirilemez niteliktedir.
78
Buna göre, sözleşmenin ihlali sonucunda meydana gelen zararın, ön-
ceden kararlaştırılmış götürü tazminat miktarını aşması durumunda
tazminat alacaklısı bu hususu ispatlayarak bunun ödenmesini talep
edemeyeceği gibi; tazminat borçlusu da alacaklının uğramış olduğu
zararın götürü tazminat miktarından daha az olduğunu ispat ederek,
götürü tazminat miktarının altında kalan bu meblağı ödemek sure-
tiyle tazminat borcunu ödemekten kurtulamaz. Bu anlaşmada götürü
tazminat olarak belirlenen edim değeri hem en üst hem de en alt sınırı
teşkil eder.
79
Asıl sözleşmenin ihlal edilmesi sonucu meydana gelen zararın
giderilmesine yönelik olarak taraflar arasında bu tür bir götürü taz-
minat anlaşması akdedildiğinde; sözleşmenin ihlalinde borçlunun
alacaklıya ne kadar tazminat ödeyeceği en başından itibaren net ve
şeffaftır. Böylelikle olası ifa engelleri ortadan kaldırılmış olur; zararın
hesaplanması ve tazminatın belirlenmesi gibi konularda herhangi bir
75
Oertli, N.58.
76
Kapancı,
s.671; Birinci Uzun,
s.117; Yıldırım,
s.38.
77
Lindacher’e göre, götürü tazminat anlaşmalarının sadece bu türünde gerçek bir
götürü tazminat söz konusu olur (Lindacher,
s.145 vd).
78
Oertli, N.61.
79
Kapancı,
s.667’den naklen.