Previous Page  50 / 405 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 50 / 405 Next Page
Page Background

49

TBB Dergisi 2017 (129)

Ranâ GÖKSU

di Sözlesme’nin dokuzuncu maddesi kapsamında değerlendirdiği

kararları, vicdanî reddi tanımayan 1111 sayılı Askerlik Kanunu’ndan

üstün konumda

32

olup, esas alınması gereken Askerlik Kanunu olma-

yıp AIHS hükümleri ve AIHM’nin içtihatlarıdır. Bu baglamda, mevcut

kanunlar ve uygulamalar hem AİHS’ye hem de Anayasa’ya aykırıdır.

Vicdanî reddin yasal metinlerde hak olarak kabul edilmiyor olusu

gene aynı sekilde Anayasa’nın din ve vicdan özgürlügü ile düsünce

ve kanaat hürriyetini güvence altına alan 24. ve 25. maddelerine de

aykırılık teskil etmektedir.

Vicdanî reddin hak olarak tanınması gerekliligini doguran bir

diger düzenleme ise Avrupa Insan Hakları Sözlesmesi’nin 46. mad-

desinden kaynaklanmaktadır. Sözlesme’nin 46. maddesi “Kararların

Baglayıcılıgı ve İnfazı” baslıgı altında ilk fıkrası “Yüksek Sözlesmeci

Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkeme’nin verdigi kesinlesmis

kararlara uymayı taahhüt ederler.” seklinde düzenlenmistir. Bu

dogrultuda özellikle “Erçep v Türkiye Davası”ndan sonra Türkiye, do-

kuzuncu madde yani düsünce, vicdan ve din özgürlügü kapsamında

vicdanî ret hakkını iç hukukunda tanımakla yükümlüdür. Türkiye’nin

Sözlesme’ye taraf olan ülkelerden biri olmasından dolayı demokratik

toplum hayatında degisen ve gelisen normlara ve Mahkeme’nin yo-

rumlarına paralel gerekli yasal degisikligi de yapması beklenmektedir.

Sözlesme ve Mahkeme kararlarına baglayıcılık getirilmesinin amacı,

taraf devletlerde insan hakları ve demokrasi konularında asgari ölçüde

bir standardı saglamak ve devletlerin ulusal hukuklarını demokratik

toplum düzenine uygun hale getirmektir. Taraf devletlerin bu taah-

hütlerini yerine getirmemeleri ve insan haklarının dinamik bir yapı-

ya sahip oldugunu göz ardı etmeleri onları demokratik toplum olma

niteliklerinden uzaklastırmakla birlikte, gereklilikleri saglamamaları

nedeniyle dıs iliskilerini de olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Öte

32

Katıldıgımız görüse göre, AIHS anayasa dahil niteligi ne olursa olsun tüm iç hu-

kuk normlarından üstün konumdadır. Aynı zamanda AIHM içtihatları, anayasa

dahil tüm iç hukuk normlarında degisiklige neden olabilir. Ulusal anayasa ve yasa

koyucuların özellikle uluslararası insan hakları sözlesmelerine aykırı normlar ka-

bul etmemesi gerekir. Bu görüsün savunucuları arasında yer alan Hans Kelsen’e

göre bir uluslararası andlasma ancak baska bir uluslararası andlasma ile baglayıcı

gücünü kaybedebilir. Bu görüsün savunucuları arasında Dominique Carreau,

Louis Favoreu, Feyyaz Gölcüklü gibi isimleri saymak olanaklıdır.