

194
Türk Aile Hukukunda Toplumsal Cinsiyet Rolleri
revleri sebebiyle kadın çalışma hayatını evlilikle birlikte gereği gibi
yürütemez. Diğer taraftan paragrafın sonundan anladığımız haliyle;
kadının iş akdini evlenme sebebiyle feshetmesinden sonra başka bir
işyerinde çalışmaya başlaması, evliliğin kadına yüklediği görevlerin
yerine getirilmesi noktasında daha olumlu sonuçlar doğurabilir. Bu
olumlu sonuçlar nedir? Bunların evliliğin kadına yüklediği toplumsal
sorumlulukla, ailenin korunması ve kadının aile ile ilgili görevleriyle
bir ilgisi var mıdır? Yargıtay’ın bakış açısının bu konuda ne olduğunu
açıklayabilmek mümkün görünmese de, Yargıtay’ın kadının yeniden
çalışmaya başlaması durumuna ilişkin içtihadının temelinde, yargı-
nın kimi kararlarında yer verdiği kadına yönelik korumacı yaklaşım
olduğunun söylenmesi gerekir. Esasen yargının bu tutumu, çelişkili
bir şekilde kadını korumaktan ziyade kadını geleneksel rolüne hapset-
mektedir. Daha ziyade, kadınlara ilişkin geleneksel toplumsal cinsiyet
rollerinin korunduğu görülmektedir. Bu, kadının ekonomik bağımlılı-
ğı sebebiyle yargının geleneksel korumacı tedbirleri öne çıkardığı, bu
tedbirler yoluyla kadının ekonomik bağımlılığının daha da arttığı kısır
döngünün tezahürlerinden biridir.
Aynı tutumu Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının bir kısmında
da görmek mümkündür. İzmir 6. İş Mahkemesi, 1475 İş Kanunu’nun
14. maddesinin 1. fıkrasının; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’yla evli
kadın ve evli erkeğin çalışması eşit koşullara kavuşturulduğu halde,
erkek işçiye evlilik nedeniyle kıdem tazminatı hakkının tanınmaması
sebebiyle kadın işçiyle erkek işçi arasında eşitsizlik yarattığı gerekçe-
siyle, Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Anayasa Mahke-
mesi,
“kadınların aile ve toplum yaşamında üstlendiği sorumluluk”
ve
“kimi
sosyal gerçekler”
e dayanarak hükmün Anayasa’ya aykırı olmadığına
karar vermiştir.
26
Benzer şekilde, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu
uyarınca, kız çocuklarına yetim aylığı bağlanmasında yaş, maluliyet
ve muhtaçlık koşulu aranmazken, aynı konumda olan erkek çocukları
için bu koşulların aranması da Anayasa Mahkemesi’nce Anayasa’ya
uygun bulunmuştur. Gerekçede, kadın erkek eşitliğinin temelde kabul
edildiği belirtilmekle birlikte, tarihsel, ekonomik ve sosyal nedenlerle
eşitliğin tam anlamıyla gerçekleştirilemiyor olduğuna dayanılmış ve
bu tür koruma önlemlerinin, uzun yılların eşitsizlik yaratan olumsuz
26
Anayasa Mahkemesi Kararı, 19.06.2008 tarih, 2006/156 E.-2008/125 K.