

217
TBB Dergisi 2017 (132)
Ayşe Seda GÜLSEVEN
girmiş olması hukuki bir yaptırıma bağlanmıştır. Bu durum, kadının
ilk cinsel ilişkisini evlilikle birlikte yapması gerektiği yönündeki top-
lumsal cinsiyet rolünü pekiştirmiştir. Hukuk uygulayıcısı yarattığı bu
içtihatla, erkek eşin bekâret arayışını haklı bulmuş, tarafgir olmuş ve
toplumsal cinsiyet rollerine önemli bir katkı sunmuştur. Oysa hukuk
uygulayıcısının himen zarına hukuki bir değer atfetmediği, kadının
evlilik bağı olmaksızın cinsel ilişkiye girmiş olmasının yaptırımının
olmadığı bir hukuk düzeninin, toplumsal cinsiyet rollerinin kadınlar
üzerindeki olumsuz etkisini bertaraf etmeye katkı sunacağından kuş-
ku yoktur.
c. Erkeğin Niteliğinde Yanılma Mümkün Müdür?
Kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olduğu anayasal düzey-
de ifade edilen Türk hukuk sisteminde, yargı içtihatlarının da kadın
erkek eşitliği üzerine kurulu olması beklenir. Kanun’un lafzı kadar
uygulaması da eşitlikçi olmalıdır. Kadın erkek eşitliğinden hareket
edildiğinde, inceleme konusu yaptığımız eşin niteliğinde yanılma
sebebiyle evliliğin iptali kapsamında, kadın ve erkeğin evlilik öncesi
cinsel ilişkisinin aynı hukuki sonuca bağlandığı bir içtihadı beklemek
de hakkaniyet gereğidir. Davacı kadının, erkek eşin niteliğinde esaslı
şekilde yanıldığı iddiasıyla açtığı evliliğin iptali davalarında yargının
tutumunu incelemek, kadın erkek eşitliğinin yargı içtihatlarında ne öl-
çüde karşılık bulduğunu tarafımıza gösterecektir. Bu aynı zamanda,
toplumsal cinsiyet rollerinin içtihatlardaki karşılığını görmek için de
doğru bir yöntemdir.
Davacı kadının, eşinin daha önce başka bir kadınla birlikte olduğu
iddiasıyla evliliğin iptalini talep ettiği bir davayla karşılaşmak, yerle-
şik toplumsal cinsiyet rollerini düşündüğümüzde pek mümkün değil-
se de, aşağıdaki içtihada konu olay Yargıtay’ın böyle bir iddia önüne
gelmiş olsa, tutumunun ne şekilde olacağını ortaya koymak için yeter-
lidir:
“Davacı, davalı ile 04.01.2008 tarihinde nikâh yaptıklarını, henüz dü-
ğünleri yapılıp bir araya gelmediklerini, 09.02.2008 günü düğün yapmayı
kararlaştırdıklarını, davalının iki yıldır bir başka kadınla karı-koca gibi bir-
likte yaşadığını 25.01.2008 günü öğrendiğini, bunu bilmiş olsaydı davalı ile
bu evliliği gerçekleştirmeyeceğini, davalının ahlaki yapısının evlilik birliğinin