

TBB Dergisi 2011 (96)
Mustafa ÇAĞATAY
135
tırlatır. AİHM sonuç itibariyle, ediniminden on altı ve yirmi iki yıl geçtikten
sonra kabul edilen bir içtihadın uygulanması nedeniyle taşınmazların tapu
senetlerinin iptal edilmesinin meşruiyet ilkesi ile bağdaşmadığı ve başvuranın
mülkiyet hakkına yönelik bir ihlal oluşturduğu neticesine varmıştır.”
Diğer taraftan vakıfların mülkiyet hakkına bir sınırlama getirilme-
mesini eleştiren bir yaklaşım, Anayasa’nın benimsediği özgürlükçü
yaklaşımla bağdaşmadığı gibi; Anayasa’nın muhtelif maddelerinde
öngörülen Devletin “hukuk devleti” ve “demokratik” olma nitelikleri-
nin ve Anayasa’nın öngördüğü temel felsefenin değişmezliği kavramı-
nın anayasal denetimde temel hak ve özgürlükleri koruyucu biçimde
yorumlanması gerektiği yönündeki anlayışla da bağdaşmayacaktır
105
.
Yine, cemaat vakıflarına mensuplarının dinsel kökenlerinden ha-
reketle diğer vakıflardan ayrı bir muamelede bulunulmasını isteme-
nin, Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen Devletin laik niteliği ile
de bağdaşmadığı ortadadır.
Diğer taraftan, vakfa özgülenen mal varlığının vakfın amacını ger-
çekleştirmeye yeterli düzeyde olması gerektiği biçimindeki kuraldan
hareketle vakıfların sonradan malvarlığı edinemeyecekleri yönünde
çıkarsama yapılması da doğru bir yaklaşım değildir. Çalışmamızın va-
kıfların mal edinmelerine ilişkin bölümünde yaptığımız açıklamalar-
da belirttiğimiz üzere, vakıfların biri başlangıçta özgülenen diğeri ise
sonradan elde edilen iki tür mal varlığı vardır. Vakfa özgülenen mal
varlığının vakfın amacını gerçekleştirmeye yeterli düzeyde olmaması
durumunda, TMK’nun 102. maddesi uyarınca tesciline olanak yok-
tur. İleri sürülen husus, bu mal varlığı yönünden doğrudur. Ancak,
5737 sayılı Kanun’un 12. maddesindeki kural, vakıfların başlangıçtaki
mal varlığını değil, sonradan edineceği mal varlıklarını düzenlemek-
tedir. TMK’nda bu hükmün dışında, vakıfların sonradan mal varlığı
edinemeyeceklerine ilişkin her hangi bir hüküm yoktur. Esasen, tüzel
kişiliğe sahip vakıflar için sonradan mal varlığı edinebilecekleri yö-
nünde ayrıca bir hüküm vazedilmesine gerek de bulunmamaktadır.
Atatürk zamanında çıkarılan 1926 tarihli MK ve 1935 tarihli Vakıflar
Kanunu’ndan bugüne kadar geçen süreç içerisinde vakıflarla ilgili ya-
pılan düzenlemelerde vakıfların sonradan mal varlığı edinemeyecek-
105
Ömer İzgi, Zafer Gören,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Yorumu
, Ankara, 2002,
C. I, s. 37.